gelecek mevzuu; loading...

21 Şubat 2012

sıradışı bir seri katil ve suçun masumiyeti

"Birşeyin meşruiyeti, onun; hukuğa uygun, yasalarca sorun teşkil etmeyen yönünü ortaya çıkarır. Peki bir suçun meşruiyeti, zihinlerde masumiyetle sağlanabilir mi? Bu mevzuyu bir seri katilin ilginç öyküsünü ele alarak irdeleyecez: Ted Bundy."

Seri katil(serial killer) tanımı bazı kaynaklara göre, 1 aydan daha uzun bi sürede aynı anda 2 ve daha fazla olmamak üzere 3 veya daha fazla cinayet işlenyenler için kullanılırken(kafam karıştı amk 1-2-3 derken), bazı kaynaklar ise seri katil olabilmek, çok kısa bi süre arayla 2 cinayetin yeterli olabileceği yönünde bilgiler veriyor. Genelde Türkiye’de haber bültenleri bu 2. seri katil tanımını kullanılır.

Kesin bir seri katil tanımına varılmış gibi görünmüyor ama en azından bu tanımın ilk kimin için kullanıldığını biliyoruz: Ted BUNDY.

Tarihte son yüzyılın en bilinen seri katilleri; Charles Manson, Charles Starkweather, Caril Fugate, David Berkowitz, Dennis Nilsen, Dr. Henry H. Holmes ve Earl Leonard Nelson bunlardan bazıları. türk seri katiller vardı bide kimdi onlar; Artvin Canavarı, Bebek Yüzlü ve Çivici Katil bunlardan bazıları.

Ortak özelliklerini psikoloji uzmanları; empati yoksunluğu, psikoz tanıları, bencillik, ve psikopati olarak yorumluyolarlar. Tüm bunlar birleştiğinde ise asıl tanıya ulaşılıyor; anti sosyal kişilik bozukluğu, yani; sosyopati. İşte burda devreye, J.M. Macdonald’ın üçleme kuramı devreye giriyor, "Macdonald Kuramı" nedir ona bakalım bi;

Bu kurama göre Macdonald; 5 yaşını geçmiş çocuklarda ateşle oynama, yatağı ıslatma ve en önemlisi hayvanlara işkenceyi seri katillerin ortak özellikleri olarak görmekte. Hayvanlara işkence konusunda, itiraflar ve bulgularla en bilindik örnekler; Richard Kuklinski, Dennis Rader, Dr. Henry H. Holmes ve Gary Ridgway’e ait. Sosyopati tanısı açısından en önemli bulgu, Macdonald’ın “hayvanlara eziyet” çıkarımından kaynaklanıyor. Neden peki? Sosyopatiyi tekrar hatırlayalım neydi;

“Kişinin, gelişmemiş vicdan dürtüsü ve empati yoksunluğuna sahip oluşunu ön gören, yaşadığı toplumun etik- ahlak kurallarını reddeden davranışlar sergileyen, psikoanaliz yöntemleriyle erkek deneklerde kadın deneklerden daha sık rastlandığı ıspatlanmış pskolojik tanı; anti sosyal kişilik bozukluğu.”

Benim yaptığım çıkarım; "her kötülüğün anası sosyopatidir" gibi bişey, neyse.

MacDonald üçlüsünün güvenilirliğide tartışılır aslında. Hayvanlara eziyet konusu tamam, büyük bir ortak nokta fakat kuramı neredeyse bok yoluna gönderecek birini tanıyoruz aslında biz, yandaki fotoğrafa lütfen. Saygıyla anıyoruz kendisini, Allah rahmet eylesin.

Bundy mevzuuna gelelim artık;

Dindar bir ailenin çocuğu olan Ted, daha çok küçük yaşlarda annesinin dikkatini ilginç davranışlarıyla çekti, yaşıtları top peşinde koştururken o kümesteki tavukları kovalıyordu. Okul hayatınına başladığında ise öğretmenleri keskin zekasıyla kendine hayran bıraktı. Henüz ergenliğin ilk yıllarında, “bu çocuk çok canlar yakacak” dedirtti.

Yakışıklı, zeki, çalışkan, ikna kabiliyeti kuvvetli fakat bir kaç hırsızlık ve taciz olayına karışmış genç bi çocuktu liseyi bitirdiğinde. Okey masasında arkadaşlarının kendisine "seriiiii!" demesinden keyif alırdı.

Kendi ağzından hayatını anlatırken, liseyi bitirdikten sonra ilgi alanının "Snuff" filmler izlemek yönünde değiştiğinden bahsediyor. Snuff nedir; iğrenç mi iğrenç; hem seksli hem kesmeli biçmeli filmler falan.

Ted’in suça eğilimini davranış bozukluğuna bağlayanlar olduğu gibi, yerel bi tv de suç muhabiri olan yakın arkadaşınında iş deneyimlerini kendisiyle paylaşmasının suç eğilimde etkisi olduğu yönünde görüşler vardır. Kankası, Ted’in suçlarını kabul edeceği dakikada ancak korkunç gerçeğin farkına varacaktır; aslında Ted’in işlediği bir çok cinayeti; faili meçhul anonsuyla ilk kendisi servis etmişti. Neden bunu Ted’in cinayetleri itirafına dek farketmedi bu adam? İşte bizde tam buranın altını çizecez az sonra.

Bundy’nin cinayetlere başladığı öngörülen tarih, 1974’ün Ocak ayı. Fakat Seattle ve Philadelphia'da da yaşadığı bölgeye yakın ergenlik ve ilk gençlik dönemlerine rastlayan, 2 kayıp ve 1 cinayet vakaası dikkat çekiyor.

1974 yılından 1978 yılına kadar, bazen bir taksi şoförü, bazen bir polis, bazense bir temizlik görevlisi kılığında maktüllerine yaklaştı; bu 4 yılda 2 kez yargılandı, 2 si başarılı olmak üzere 3 kez kaçma girişiminde bulundu.

* 1975’te bir bayanı kaçırmaya teşebbüs ettiği için 15 yıl hapis cezası aldı. Suçunu reddetti.

* 1977’de firar etti.

* 1978’de yakalandığında seri cinayetler nedeniyle yargılanmaya başlandı.

Ted Bundy’nin ünü tam burda başladı. Sayısız avukatının savunma talebini reddetti, infazından 3 yıl öncesine kadar savunmasını yalnız gerçekleştirmekte ısrar etti. Onun bu cüretkar tavrı, kendisini yakından tanıyanlar için sürpriz değildi. Suçsuzluğunun eninde sonunda ıspatlanacağından emin biri nasıl davranması gerekiyorsa öyle davranıyordu.

Mahkeme salonundaki agresif tavırları, hitabeti, şık giyimi basında sık sık yer almaya başlayınca bir çok kişiyi kendine hayran bıraktı.

Yakışıklı, zeki, kariyer sahibi biri nasıl katil olabilirdi ki? Suçsuzluğundan hiç şüphe duyulmayan birinin "infaz" ile yargılanmasına tanık olunuyordu. Her mahkemeye çıktığında dışarda kendisinin masumiyetine inananların sesiyle salon inliyordu.

Ted Bundy, infazından yaklaşık 2 yıl öncesine kadar hiç bir suç işlemediğini ıspat etmeye çalıştı.Yaklaşık 9 yıl boyunca tüm iddaları yalanlamak için elinden geleni yaptı fakat artık önüne konan herşey aleyhineydi. İnfaz kararının temyiz edilmesine dair umudu tükendiğinde bambaşka birine döndü. Yargılama sürecinde ortaya konanlara ek olarak sayısı 40 ı bulan cinayet işlediğini kabul etti.

* Peki bu 9-10 yıl, insanların davranış bilimine dair hangi dürtülerini koydu?

Yakışıklı birinin katil olmak ihtimali herzaman gözardı edildi.(sözde) Bundy’nin yargılama sürecinde kazandığı popülarite; suçlarını itiraf etmesiyle doruklara ulaştı.(bu yüzden sözde) Kendisinden önceki katil profillerine uymuyor olması bunun nedenleri biriydi, kendisinden sonra "seri katil" denildiğinde akla gelen ilk isim O oldu.

İnfaz edilmeden önce sahip olduğu eşyalar(diş fırçası, takım elbisesi, ayakkabıları), firar ettiğinde kaçırdığı otomobili(VW), milyon dolarlarla sahibini buldu. (Ne kadar garip demi lan?)

Olayı "Stocholm Sendromu"na bağlamayacam korkmayın. Durumun sadece bir pskiyatrın ortaya koyduğu sendromla açıklanacak kadar basit olmadığını; davranış bilimininde henüz bu konu hakkında pek fazla gelişemediğini düşünüyorum.

Mevzuya giriyoruz yavaş yavaş;

Daha basite indirgeyelim mi olayı? Bi oyun oynayalım; aşağıda 3 kişinin resmi var, bunlardan hangisinin katil olduğunu bulmaya çalışalım.


* ilk fotoğraftaki eleman;

Çatık kaşları, inanılmaz güzellikteki gözleri ile bir şeyler anlatmaya çalışıyor gibi, evet; seri katili ben buldum galiba.

* orta fotoğraftaki eleman;

Yakışıklılığıyla dikkat çekiyor, bu yanıltma fotoğrafı olabilir; nitekim gözlerinden masumiyet akıyor adeta.

* son fotoğraftaki eleman; bi filmden alındığı çok çok belli bu fotoğrafın, hemde duygusal bi film bu. Böyle adamlar ancak o filmlerde olur.

Çözüm;

ilk fotoğraftaki eleman;
Marty Feldman. Komedi filmleriyle ünlü bir aktör.

orta fotoğraftaki eleman;
Shane MacGowan. İrlandalı müzisyen, cana yakın kişiliği ve duygusal şarkılarıyla tanınıyor.

son fotoğraftaki eleman;
James P. Riva. Vampir katil olarak biliniyor, babannesini öldürüp, kanını içtiği için 1981 yılında yakalandı.

Suç bazen gözlerimize bir perde çeker, bazense önyargıların yerini alır.

Neyse;

Leon’u hatırlıyonuz demi? Ne düşünüyom biliyon nu, gayette tartışırım aksini iddia eden elemanlarla falan; "Jean Reno hollywood ve avrupa sinemasının en çirkin aktörüdür." Google’a Jean Reno yazarsan "ugly" diye kendi tamamlar, o kadar yani.


Peki Leon'u izleyen hatunlarımızdan kaçtanesi "ıyykk" etti bu adama? Mathilda’nın yerinde olma hayali kurdu alayı. "Bu kızda da hiç akıl yok anam, ben olaydım leon her gece benimdi." dediler muhtemelen.

Kah işi için, kah yanındaki "saabi sübyan" için öldürdüğü hangi adam leon’u gözümüzde “suçlu” yaptı.(yada katil işte ne dersen)


Hacı ama gerçek; Leon katil olduğu için karizmatik ve yakışlıklıydı. İnanılmaz bi benzerliğede dikkat çektim şu an.

Vatevır;

örnekleri çoğaltıyım mı?

Silence of the Lambs (1991), No Country For Old Man (2007) se7en (1995), Taxi Driver (1976), The Usual Suspects (1995), Natural Born Killers (1994), Hannibal (2001), The Story of a Murderer (2006)...

gider bu böyle; ben üzerinden en güzel örnek verebileceğim bi kaçtanesini seçiyim en iyisi;

No Country For Old Man (2007) - Javier Bardem


2007 yılının Nisan ayına kadar hiç bir şekilde siklenmemiş olan Javier, bu filmle paranın amına koymaya başladı işte. Onca iyi adamı oyladı, yıllar yılı şeker çocuk oldu bi boka yaramadı. Javier'e olan hayrağın nedeni çok güzel rol kesmesi miydi acaba? Ulan herkes övdü ama, put gibi durup somurtmaktan başka ne yaptı bu adam bu filmde ya? Ödül mödül hikaye; iyi oyuncu olsaydı eğer bu filmi beklemezdi. Bi google trends yapın bakiim Javier Bardem diye, ne çıkacak.

Taxi Driver (1976) - Robert De Niro




Bu filmi izledikten hemen sonra, banyonun aynasına koşup; "are you talkin' to me?" demeyen var mıdır acep çok merak ediyorum. Evet, bende yaptım çok güzel oluyo.

1982'de Los Angeles'ta caddedeki fahişeleri öldürdüğü için yakalanan katilin en sık kullandığı cümle; "are you talkin' to me?"

The Usual Suspects (1995) - (burası boş, izlemeyen vardır diye)




Brian Singer'in yarattığı Keyser Söze karakteri, sinema dünyasına damgasını vurdu. Bu fenomenin ilk kez ortaya çıktığı 1995 yılından bu yana sayısız kişi sosyal medyada "nick name" olarak "keyser söze" ve türevlerini kullandı-kullanıyor. Keyser'e duyulan hayranlık; kelimelerle açıklanacak türden değil, filminde önüne geçen biri o.

Peki Keyser'in Türk kökenli oluşundan; sayısız suçu nedeniyle gocunan oldu mu acaba? Hiç sanmıyorum.

Vatevır;

80 tane film yazarım burayada, zaten uzun yazı amk. dahada karıştırmayalım, merak eden googlelar. Şu kadarını söylemek istiyorum sadece artık bu konuyla ilgili; ”seri katil” temalı 1980 yılından günümüze değin hollywood imzalı 200’e yakın sinema filmi ve tv dizisi yapıldı. Belgesellerden bahsetmiyorum bile. Talep olmasa arz olur mu la?

Şimdi tekrar yukarılara çıkalım;

Ted Bundy’yi idamla cezalandırılan hakimin kendisine son sözlerine bi bakalım mı?

"it is further ordered that on such scheduled date that you will be put to death by a current of electricity,sufficient to cause your immediate death and that current of electricity shall continue to be passed through your body until you are dead. take care of yourself, young man. i say that to you sincerely; take care of yourself, please. it is an utter tragedy for this court to see such a total waste of humanity as i’ve experienced in this courtroom. you’re a bright young man. you would have made a good lawyer and i would have loved to have you practice in front of me, but you went another way, partner. take care of yourself. i don’t feel any animosity toward you. i want you to know that. once again, take care of yourself."


Yani;

“İdamınıza karar verilmiştir, ölene kadar vücudunuza mevcut sistemle elektrik verilecektir. Genç adam, kendinize iyi bakın. Bunu samimi olarak söylüyorum, kendinize iyi bakın. Şu anda yaşadığımız gibi, bu mahkeme salonunda insanlığın tamamiyle heba edildiğine tanık olmak bu salondakiler için trajedidir. Zeki, genç bir adamsınız. İyi bir avukat olabilirdiniz, arkamda çalıştığınızı görmek beni mutlu ederdi, fakat ortak, yanlış yoldan gittiniz. Kendinize iyi bakın. Size karşı düşmanlık beslemiyorum, bunu bilmenizi isterim. Kendinize iyi bakın.”

Hakim Edward D.Cowart; Bundy’ye 4 defa "take care"(kendine iyi davran) diyor. "Ben hakim olsam; "geber itoğlu it, idam edilecen ehhee", diye okurdum bu kararı." derdim ama; Ted’in tüm bu yargılama sürecinde hakimin gözünde ne kadar büyük hayranlığını kazanmış olduğunu anlamak zor olmasa gerek sözlerinin tamamını göz önüne aldığımızda.

Ted Bundy’nin suçlarını itiraf ettiği süreçten sonra yaptığı röportajların satır aralarındaki enteresan sözleri, bugün paylaşılıyor, konuşuluyor, aranıyor, ezberleniyor. Daha öncede dediğim gibi; şuçun-suçlunun masumiyeti, yani zihinlerdeki meşruiyet, bence hala davranış biliminin açıklayamadığı bir konu. Milgram Deneyi'nin önemi burdan kaynaklanıyor; neden-sonuç, yorum imkanı var.

"Biz seri katiller sizin oğlunuz, sizin kocanızız biz her yerdeyiz. Gelecekte daha çok çocuğunuz ölmüş olacak."

Bu yukardaki sözler Bundy'nin suç ve suçluya olan sempatiye dair herkesten daha çok şey bildiğinin ıspatı gibi.

* Galiba hepimiz birazcık katiliz.

Theodore Robert "Ted" Bundy; 23 Ocak 1989'da elektrikli sandalye ile idam edildi.


bay bay.


pictures retrieved from; itusozluk.com, yenisafak.com, wikipedia.org, whenmidnightcomesarond.blogspot.com, tgdaily.com, nbc33tv.com, murderpedia.org, oddee.com